Son yıllarda Türkiye’nin yabancı yatırımlar açısından cazibe merkezi özelliğini yitirmeye başladığını ve yatırımların Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerine kaymaya başladığını dile getiren Plastik Sanayicileri Federasyonu (PLASFED) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Karadeniz: “Özellikle otomotiv ve beyaz eşya imalatı gibi çok sayıda alt tedarikçiye temas eden sanayi kollarında ülkemiz uzun yıllardır sahip olduğu cazibe merkezi konumunu yitirmeye başlıyor. Son yıllarda yabancı yatırımların ülkemiz yerine Doğu Avrupa’ya yöneldiğini sıklıkla duyuyoruz” dedi.
Yatırımcıyı el üstünde tutmalıyız
Ülkemiz ekonomisinde yaşanan belirsizliklerin ve hukuk sistemine yönelik kaygıların yatırım yeri tercihinde gerilememize sebep olduğunun altını çizen Karadeniz, “Yabancı yatırımcılar ile temaslar sıklaştırılarak farklı ülkeleri tercih etmelerinin altında yatan nedenler tetkik edilmeli ve ülkemiz yatırım ortamının bu alanlarda iyileştirilmesi için stratejiler ortaya konmalıdır. Aksi halde orta-uzun vadede ülkemiz imalat sanayi için kritik önemi haiz sektörlerde rekabet gücümüzü yitirebiliriz.
2015 yılında 19,3 milyar dolar yatırım alan ülkemiz, 2020 yılına geldiğimizde ise ancak 7,8 milyar dolar yatırım alabildi. Lakin doğrudan yabancı yatırımda yaşanan bu düşüşün tüm gelişmekte olan ülkelerde yaşandığını söylemek zor. Yatırım için rekabet içerisinde olduğumuz Doğu Avrupa ve Balkan ülkelerinin verilerini incelediğimizde de bu tablo gözümüze çarpıyor. 2020 yılı itibariyle Sırbistan 3,5 milyar dolar, Romanya 3,6 milyar dolar, Bulgaristan 3,6 milyar dolar, Çekya 8,5 milyar dolar, Polonya 17,4 milyar dolar ve Macaristan 171,4 milyar dolar doğrudan yabancı yatırım çektiler. Söz konusu ülkelerin nüfusları da göz önünde bulundurulduğunda aradaki uçurumun boyutu daha net görülecektir” dedi.
Stratejik sektörlerde yatırım çekmek için çabalamalıyız
Doğrudan yabancı yatırımların know-how transferi açısından da elzem bir rol üslendiğini dile getiren Karadeniz, “Uluslararası sanayi kuruluşlarının ülkemize kazandırılması uzun vadede çok olumlu etkiler yapmaktadır. Bilhassa bu işletmelerde çalışan nitelikli personelimiz kendini daha da geliştirme imkânı bulmakta ve etkileşimde bulundukları diğer sanayi kollarının da üretim kalitesinin artmasını sağlamaktadır. Otomotiv sanayimizin gelişimi incelendiğinde bu durum açıkça görülmektedir. Yıllar içerisinde otomotiv sanayinde yetişen kalifiye mühendislerimiz diğer sanayi kollarında da istihdam edilmeye başlamış ve o sektörlerin de rekabet gücünü arttırmışlardır.
Ayrıca ülkemizde otomotiv sanayinin gelişimi ile mühendislik plastikleri gibi inovatif sanayi alanlarında da üretim güçlenmiştir. Hatta öyle ki geldiğimiz noktada mühendislik plastikleri alanında üretim yapan öncü sanayi kuruluşlarımızın birçoğu ülkemizin en büyük 1000 sanayi kuruluşu arasında kendisine yer bulur hale gelmiştir. İşte otomotiv gibi stratejik sektörlerin yarattığı dalgalanma etkisi de göz önünde bulundurularak, bu sektörlerde ülkemize yatırım çekmek için ekstra çaba harcanması bu sebeple büyük önem arz etmektedir” dedi.