Otokoç Otomotiv ve Tırsan’ın ana sponsorluğunda, bu yıl “Yeni Yönler Yeni Ufuklar” ana temasıyla gerçekleştirilen 29. Kalite Kongresi’nin açılış konuşmasını yapan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Görgün Özdemir, “Dünyayı saran corona virüs salgınını; dünya ve insanlığın fırsata çevirme şansı olarak görüyorum” dedi.
Mükemmellik kültürünü yaşam biçimine dönüştürerek Türkiye’nin rekabet gücünü ve refah düzeyini yükseltmek adına çalışmalar yürüten Türkiye Kalite Derneği (KalDer) tarafından bu yıl 29.’su düzenlenen Kalite Kongresi, bilim, akademi, medya ve iş dünyasının önde gelen temsilcilerinin katılımıyla başladı. Bu yıl “Yeni Yönler Yeni Ufuklar” ana temasıyla düzenlenen kongre, pandemi kapsamında alınan önlemler çerçevesinde ilk kez online olarak gerçekleştirildi. Otokoç Otomotiv ve Tırsan’ın ana sponsorluğunda düzenlenen kongrede; tüm dünyayı etkileyen değişimin ardından ortaya çıkan küresel fırsatlar, günlük hayattan çalışma süreçlerine kadar birçok alanda oluşan farklı paradigmaların dayattığı yeni şartlar ve bunların Türkiye’ye getirdiği jeo-ekonomik avantajlar tartışıldı.
“Pandemide 15 bini aşkın paydaşımıza katkı sağladık”
Kongrenin açılışında konuşan KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Görgün Özdemir, derneğin 30 yıldır, EFQM yani Avrupa Kalite Yönetim Vakfı’nın iş ortağı ve Modelin Türkiye lisansına sahip kâr amacı gütmeyen bir sivil toplum örgütü olduğunu anımsatarak, “Yeni EFQM yönetim modeli ve etkin iletişim ağı ile; yenilikçi yaklaşımlar ve veriye dayalı bilgiyle elde edilen iç görüyle, bireylerin ve kuruluşların gelişimlerini destekliyoruz. Bireyler, kuruluşlar ve topluluklarla daha iyi bir gelecek inşa etme tutkumuzu paylaşıyoruz. İşte bu tutkumuz ile, salgın öncesinde temellerini attığımız dijitalleşme ve yenileşim çalışmalarımızın neticesinde, süreçlerimizi dijital platformlara entegre ederek, Yeni Normal’e hızla adapte olduk. Mart ayından bu yana 52 dijital eğitim ve etkinliğimizden yararlanan 15 bini aşkın paydaşımızın kişisel ve kurumsal gelişimine katkı sağladık” diye konuştu.
“Yeni Yönlere, Yeni Ufuklara ihtiyaç var”
“Çok değişik zamanlara şahit oluyoruz” cümlesini kullanan Özdemir, şu açıklamaları yaptı: “Corona virüs, bir anda dünyaya yayılarak hayatımızın akışını değiştirirken, sosyal yaşam ve ilişkiler, politik dengeler, uluslararası ticareti yönlendiren dinamikler gibi daha birçok paradigmanın sorgulanmasına neden oldu, olmaya devam ediyor. ‘Artık işler eskisi gibi olmayacak!’, ‘Oyunun kuralları değişiyor’, ‘Yeni Normale Hazır mısınız?’ gibi sözleri, soruları salgınla birlikte daha sık duyar olduk. Geçmişte olduğu, bugün yaşadığımız ve bundan sonra karşılaşacağımız felaketlerin, insanlığı istenmeyen durumlara savurmaması için, dünya için ve tabii ki ülkemiz için Yeni Yönlere, Yeni Ufuklara ihtiyaç var.”
Farklı stratejiler geliştirmenin tam zamanı!
“İnsanlık; her felaketten sonra; akıl, işbirliği ve bilimin ışığında, medeniyeti, yaşamı, yeniden inşa etti” ifadelerini kullanan Özdemir, “Benzer şekilde, dünyayı saran salgını dünya ve insanlığın fırsata çevirme şansı olarak görüyorum. Değişen paradigmaların dayattığı yeni şartlarda bireysel, kurumsal, ulusal ve küresel boyutlarda tüm paydaşların hiçbir şeyi tek başına yapmanın imkansız olduğu bilinciyle, iş birliği içinde dünyaya yeni yönler vermenin, yeni ufuklara yelken açmanın, farklı stratejiler geliştirmenin, yeni vizyon çizmenin tam zamanı. Ancak bu sayede dünyadaki her bir canlı eşit, sağlıklı, temiz, refah ve yaşanabilir bir geleceğe sahip olabilir” dedi.
“Eski usuller içine sığmanın mümkün olamayacağını görebiliyoruz”
TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Simone Kaslowski ise önümüzdeki yüzyılı belirleyecek değişimlerin yaşandığını vurguladı. “Salgının devam ettiği, sağlık endişelerinin de giderek arttığı günümüzde çalışma ortamlarının sağlıklı ve güvenilir olması iş dünyası için öncelikli olmaya devam ediyor” açıklamasını yapan Kaslowski, “Bu noktada sağlık sektörümüz artan vaka yükü ile mücadele ediyor. Bir yandan da aşının geliştirilmesi ve insanlara erişimi ile ilgili umut verici haberlerin öne çıktığını görüyoruz. Normalleşme yönünde bu gelişmeler bizi heyecanlandırırken, çalışma ve yaşam biçimlerimizde yaşadığımız tecrübeler ışığında yeni normalin eskisi ile aynı olmayacağını da öngörebiliyoruz” diye konuştu. Daha önce dijital dönüşümün çalışma ortamını, çalışma mevzuatını, şirket içi iletişim ve paydaş ilişkilerini bu kadar etkilediği bir dönemin yaşanmadığına dikkat çeken Kaslowski, “Salgın sonrası yeni normalde dijitalleşmenin getirdiği kolaylıklar ve çalışma biçimlerinden vazgeçip eski usuller ve kalıplar içine sığmanın mümkün olmayacağını görebiliyoruz. İnsanların beyin gücünü fiziksel sınırlar olmadan işe katabildiği yenilikçi çalışma modelleri, çalışma kültürümüzü dönüştürmemiz gereken bir alan olacak” dedi.
“Krizler kötü şirketleri yok eder, en iyileri ise daha da güçlendirir”
Pandemi krizi ve İzmir depreminin gerekli tedbirlerin önceden alınmadığında afetlere karşı ne kadar savunmasız kalınabildiğini bir kez daha gösterdiğini belirten Kaslowski, “Bizleri önümüzdeki dönemde bekleyen tüm krizlere karşı direncimizi artırabilmek, insani ve ekonomik kayıpları en az seviyeye indirebilmek için işbirliği yapmalı ve afetlerin gerçekleşmesini beklemeden bugünden adımlar atmalıyız. Unutmayalım ki, ‘krizler kötü şirketleri yok eder, iyi şirketler hayatta kalır, en iyileri ise daha da güçlendirir’ diye konuştu.
“İşletmelerin krizle baş edebilme kapasiteleri az da olsa iyileşti”
TÜRKONFED ve UNDP ile birlikte kurucusu oldukları Hedefler için İş Dünyası Platformu’nun doğal afet ve acil durumlara karşı işletmeleri güçlendirmek için faaliyetler yürüttüğünü aktaran Kaslowski, “Platform, salgından bu yana KOBİ’ler ağırlıklı olmak üzere şirketlerin risk algısını, hazırlık durumlarını ve beklentilerini ölçüyor. Anket çalışmalarında gördük ki, pandemiden en fazla mikro ve küçük ölçekli firmalar etkileniyor. Pandeminin ilk günlerine kıyasla işletmelerin adaptasyonlarının, krizle baş edebilme kapasitelerinin az da olsa iyileştiği bir tablo gördük” açıklamasını yaptı. Kalite kavramının kurumların güvenilirliğini ve öngörülebilirliğini sağlayan bir yaklaşım olduğunu vurgulayan Kaslowski, “Kurumlarda kalite anlayışının yerleşmesi verimliliğin artmasını, büyümeyi destekler” dedi.
“Pandemi Sonrasında Dünya: Yeni Dayanışma” başlıklı özel oturumun konuğu olan Birleşmiş Milletler Küresel İlkeler Sözleşmesi CEO’su Sandra Ojiambo ise pandemi döneminde BM yaklaşımı olarak uluslararası dayanışma ve politikalarını ele aldı.
“Covid, mevcut problemleri görünür kıldı”
Kongrenin en dikkat çekici bölümü ise “Pandemi Sonrasında Dünya: Ekonomi” başlığı altında düzenlendi. Özel oturum konuğu ise İstanbul doğumlu olan, dünyaca ünlü ekonomist, Massachusetts Institute of Technology Öğretim Üyesi Prof. Dr. Daron Acemoğlu oldu. Prof. Dr. Daron Acemoğlu, Covid’in yeni problemler üretmediğini, mevcut problemleri derinleştirdiğini vurguladı. Acemoğlu, “Amerika’da böyleydi, İngiltere’de böyle, Brezilya’da böyle. Türkiye’de de böyle. Bunlar sağlık sistemindeki problemler, ama aynı zamanda makro ekonomideki problemler” diye konuştu. Ekonominin geleceğinin, demokrasinin ve kurumların geleceği ile çok bağlantılı olduğunu anlatan Acemoğlu, şunları söyledi: “Büyümek, özellikle yüksek kaliteli büyümek istiyorsak demokratik kurumları kuvvetlendirmemiz lazım. Bu kolay bir süreç değil. Hiçbir ülkede kolay olmadı, Türkiye’de de kolay olmayacak. Covid pandemisi bu zorlukları artıracak. İnsanların karnı açken başka problemler önemini kaybediyor. Ama daha parlak bir geleceğe gitmek için KalDer’in de vurguladığı şekilde kaliteli büyümeye çok önem vermemiz lazım. Ve kaliteli büyümek için de kaliteli ekonomik kurumlar, kaliteli ekonomik kurumlar için de kaliteli siyasal kurumlara ihtiyacımız var. Bunu için de demokrasinin tabanını kuvvetlendirmemiz şart.”
Acemoğlu, Türkiye’nin yüksek teknoloji ve orta yüksek teknoloji ürün ihracatını artırmasının önemine vurgu yaparak, “Türkiye hiçbir zaman yüksek teknolojili ürün ihracatçısı bir ülke olmadı. Ama bunu bir kenara bırakırsak orta yüksek ve orta düşük teknoloji ürünleri ihracatı çok önemli. Güney Asya ekonomilerine baktığınız zaman birçoğu bu iki kategorideki eşyaları ihraç ederek büyüdüler. Gelişmekte olan ülkelere bakarsanız bunların hepsi ya Türkiye ile aynı GSYH’ya sahip ya da Türkiye’den daha da fakir. Ama bu ülkelerin hepsi teknolojik olarak Türkiye’den daha ilerideler. Brezilya, Meksika, Malezya, Çin… Bizim de verimliliği artırmamız teknolojik ürün ihracatını artırmamız ile çok ilgili” diye konuştu.
Kongreye 80 konuşmacı katıldı
29. Kalite Kongresi kapsamında düzenlenen üç özel ve 18 paralel oturuma; hem yurtiçinden hem yurtdışından 80 konuşmacı katıldı. Ayrıca kongre çerçevesince uydu etkinlikler, online network organizasyonlar da düzenlendi. Avrupa’nın en büyük paylaşım platformlarından olan kongrenin ilk günü; “Türkiye-AB İlişkileri”, “Brexit Süreci”, “Standartlar ve Kriz Anlarında Dayanıklılık” başlıklı oturumlarla devam etti. Kongrede daha sonra ise “Türkiye-İngiltere İlişkileri”, “Türkiye-Afrika İlişkileri”, “Türkiye ve Sürdürülebilirlik”, “Türkiye-ABD İlişkileri”, “Çok Taraflılık ve Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları” ve “Yeni EFQM Modeli” konuları ele alındı. Tüm bunlarla birlikte kongre boyunca “Kurumsal Mükemmellik ve Yönetim Sistemleri Sergisi” düzenlendi. Söz konusu dijital sergide katılımcılar sanal olarak stantları ziyaret edebildiği gibi stant yetkilileriyle yazılı ve görüntülü görüşmeler gerçekleştirdi.
Otokoç Otomotiv ve Tırsan’ın ana sponsorluğunda gerçekleştirilen kongrenin Ar-Ge ve İnovasyon Sponsoru Ford Otosan, Araştırma Sponsoru GTAlign, Dijital İletişim Sponsoru igoaimalathane, Geleceğin Ulaşım Teknolojileri Sponsoru Otokar, Etkinlik Sponsorları Allianz, Enocta, Panasonic ve Seçil Kauçuk oldu.
- DFDS’den 450 Treyler Yatırımı ile Kara Taşımacılığına Güçlü Başlangıç
- ABD-Çin ekonomi savaşının kapsamı genişliyor!
- Asya-ABD konteyner fiyatları tırmanıyor!
- Scania’dan Talay Logistics’e 41 Adet Çekici
- MAN’ın Geleneksel Yıl Sonu Toplantısı İstanbul’da Gerçekleşti
- Türkiye’de Üretilen Yeni Transporter Satışa Sunuldu